Türkiye’nin en az yağış alan bölgesi olan Konya Kapalı Havzası, aynı zamanda en yoğun su tüketiminin yaşandığı yerlerin başında geliyor. Havzadaki tarım arazilerinin büyük bir bölümünde sulu tarım yapılıyor ve bu durum yeraltı su kaynakları üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Kontrolsüz şekilde açılan kuyular ve vahşi sulama yöntemleri, yer altı su seviyelerinin hızla düşmesine neden oluyor. Bu durumun doğrudan bir sonucu olarak obruk oluşumları artıyor ve bölgedeki birçok sulak alan kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
Havzadaki su stresini azaltmak için öne sürülen çözümlerden biri, dışarıdan su getirmeyi planlayan Mavi Tünel projesi. Ancak uzmanlar, bu tür mühendislik projelerinin sorunu kökten çözmekte yetersiz kalacağı görüşünde. Suyun verimli kullanılmadığı ve tasarruf politikalarının hayata geçirilmediği bir senaryoda, getirilen suyun da kısa sürede tüketileceği belirtiliyor. Asıl çözümün, havzanın iklimine uygun kuru tarım ürünlerine yönelmek ve su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerini yaygınlaştırmak olduğu ifade ediliyor.
Konya Kapalı Havzası, Tuz Gölü de dahil olmak üzere birçok Önemli Doğa Alanı’na ev sahipliği yapıyor. Bu ekosistemler, bölgedeki tarımsal faaliyetlerden dolayı ciddi bir tehdit altında. Özellikle flamingoların önemli bir üreme alanı olan Tuz Gölü’nde, her yıl yavru ölümleri yaşanıyor. Göl çevresindeki diğer sığ göller ise neredeyse tamamen kurumuş durumda. Suyun büyük kısmının tarımsal sulamaya ayrılması, sulak alanların ve burada yaşayan canlıların haklarının göz ardı edilmesine yol açıyor.
Birleşmiş Milletler raporları, Türkiye topraklarının büyük bir bölümünün çölleşme riski taşıdığına dikkat çekiyor. 2030 yılına gelindiğinde ‘su fakiri’ bir ülke konumuna düşme tehlikesi bulunuyor. Yüzyılın sonuna kadar yağışlardaki azalma ve sıcaklıklardaki artışın bu süreci daha da hızlandırması bekleniyor. Devlet Su İşleri verileri, suyun %77’sinin sulamada kullanıldığını gösteriyor. Bu nedenle, tarım sektöründe acilen suyu daha verimli kullanan uygulamalara geçilmesi gerekiyor.
Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Suyun sonsuz bir kaynak olarak değerlendirilmesi düşüncesinden bir an önce vazgeçmek gerekiyor. İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için atacağımız ilk adım, biyolojik çeşitlilik ve sulak alan kaybını durdurmak olmalı” ifadelerini kullandı. Kılıç, su yönetiminde doğa temelli çözümlerin, kurak tarım uygulamalarının ve sürdürülebilir politikaların teşvik edilmesi gerektiğini vurgulayarak, karar vericilerin sivil toplum ve akademi ile iş birliği yapmas
1
Aliağa’da Zeytin Hasadı Coşkusu Dördüncü Kez Yaşandı
118 kez okundu
3
Kahramankazan’da Şehitler ve Gaziler İçin Vefa Programı
46 kez okundu
4
Gemlik’e Modern Kapalı Pazar Geliyor
34 kez okundu
5
Örnekköy kentsel dönüşüm projesi için kura çekimi yapıldı
33 kez okundu